- Bu konu 0 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 8 yıl 9 ay önce
AtalarSus tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
23 Ocak 2017: 19:13 #21147
AtalarSus
KatılımcıArapların Türklere ilk ihaneti ticari ortak oldukları Göktürklere ait bilgileri Türklerin doğal düşmanları olan Çinlilerle paylaşmalarıdır.
İpek Yolu ticaretinde imtiyazlı bir konuma sahip olan araplar, yine Göktürklere ikinci ihanetlerini Sasani-Göktürk Savaşı‘nda Sasani ordusunda yer almaları ile pekiştirmişlerdir.İhanetin bedeli;
Göktürklere karşı girişilen bu ilk ihanetin cezası araplara Hazar Türkleri tarafından ödetilmiş, halife Ömer ve Osman’a bağlı arap ordularını yenilgiye uğratan Hazarlar, doğu anadolu üzerinden Kuzey Suriye’ye girmiş, Halep ve Musul’u yağmalamış, Emevilerden hatırı sayılır bir savaş tazminatı da alarak araplara Türk kavminin gücünü ilk kez göstermişlerdir.Talas Savaşı;
Emeviler’in yıkılması üzerine normal seyrine ve hatta müttefiklik seviyesine dönen Türk Arap ilişkilerinin adeta dönüm noktası olan bu savaş esnasında da arap ihanetleri devam etmiştir.
Siyasi nüfuzunu Abbasilere kaptıran ve Türkler’e sürekli husumet besleyen arap ordusundaki emevi kalıntıları ve emevi komutanları bu savaşta hem kendi halklarına hem de müttefik olarak savaşa girdikleri türkler’e ihanet etmişler, terkettikleri mevziler dolayısıyla Arap-Türk müttefikliğine 5000 kayba malolmuşlardır.Haçlı seferleri ve Fatımiler;
Türkler’in ve İslamiyet’in Bizans’ı tehdit edişi ve Anadolu’da ilerlemesi üzerine başlayan haçlı seferleri de tarihte en bariz ve en hain arap ihanetlerine sahne olmuştur.
haçlılara karşı islam dünyasını her ne pahasına olursa olsun savunan Türkler’e karşı, haçlı ordularına savaşmadan teslim olan ve onlara iaşe ve lojistik destek sağlayan arap kentleri ve aşiretlerini din kardeşimiz olarak görmek nasıl mümkün olabilirOsmanlı Dönemi;
Türkler’in efendiliğini bir türlü kabullenemeyen ve buldukları her fırsatta milli kinlerini açığa çıkaran araplar, İslam’ın kutsal topraklarının ve halifeliğin yeni sahibi olan Osmanlı’ya ihanet etmekte de gecikmemiş, yüzünü Avrupa’ya dönmüş olan ve fetihler yapan Osmanlı Suriye ve Mısır’da başgösteren arap isyanları neticesinde Avrupa’da giriştiği bu fetih harekatını uzun yıllar askıya almıştır.Mostagonem Savaşı;
Osmanlı dönemindeki arap ihaneti’nin en önemli vesikalarından biridir.
Kuzeybatı Afrika hakimiyeti için Osmanlı ve İspanya arasında cereyan eden bu savaşta yerli halk ve Fas sultanı İspanya Krallığı’nı desteklemişler, lakin Osmanlı zaferi sonrası istemeyerek de olsa Osmanlı himayesine girmeyi kabullenmişlerdir.Osmanlı Dönemi arap isyanları 17. ve 18. yüzyıllarda da devam etmiş, 17. yüzyılda kürtlerle birlik olan arap aşiretleri Kilis ve Antep kentlerini yağmalamışlardır.
Özellikle 18. yüzyıl sonlarında Arabistan’da ortaya çıkan vahabilik ile birlikte arapların Türk düşmanlığı bir kat daha artmış ve 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı ile birlikte doruk noktasına çıkmıştı.
18. yüzyılda Arabistan’da ortaya çıkan Vahhabilik imparatorluğu tehdit etmeye başlayınca devlet olayın üstüne gitti. Vehhabiler’in lideri Abdulaziz, Ekim 1803’de Diriyye’de suikastla ortadan kaldırıldı.
Ancak isyan bitirilemedi.
Vahhabiler, 1806 yılı Ocak ayında ise Mekke’yi ele geçirdiler. Durum kötüye gidince devlet Kavalalı Mehmet Ali Paşa‘yı isyanı bitirmekle görevlendirdi. Kavalalı İbrahim Paşa çok şiddetli savaşlar sonrası Eylül 1818’de Vehhabiler’in merkezi Diriyye’yi girerek isyanın lideri Suud oğlu Abdullah’ı(bugünkü suudların atası) ele geçirdi. İstanbul’a gönderilen Suud oğlu Abdullah, Aralık 1819`da Saray Meydanı’nda idam edildi.Çanakkale Savaşları’nda arap ihaneti;
Çanakkale’de bizlerle birlikte omuz omuza çarpıştığı iddia edilen, daha doğrusu şirin gösterilmeye çalışılan arapların yaptıklarına bir de şu açıdan bakalım;Bütün subaylar ve erler, çok kere aç, susuz, uykusuz savaşıyordu. Teğmen Cevat Abbas, bir gün Şamlı Lütfi adındaki kurmay binbaşının, yeni gelen iki teğmenle pek samimi olduklarını gördü. Aralarında Arapça konuşuyorlardı.
“Herhalde hemşerileridir, onu ziyarete gelmişlerdir” diye düşündü.
Fakat, Binbaşı Lütfi, az sonra bu iki teğmenin tayin emirlerini vererek görev yerlerinin belirlenmesini Cevat Abbas’tan istedi. Genç teğmenin içine kurt düşmüştü. Tamamen önsezi ile o iki teğmeni muharip kuvvetlere değil, geri hizmete vererek araba kollarına memur etti. Ama bu görev yerini Binbaşı Lütfi’nin onaylaması gerekiyordu.
Elindeki yazı ile onun yanına giden Cevat Abbas şiddetli ve öfkeli bir itirazla karşılaştı. Şamlı Lütfi, yeni gelen teğmenlerin muharip hatlara gönderilmesini istiyordu. Üstlerini de ikna ederek bu isteğini yerine getirdi.Cevat Abbas, hâlâ bu işte hemşerilik gayretinin rol oynadığını düşünüyordu.
Fakat öyle olmadığı kısa zamanda anlaşıldı. O iki Arap teğmen, yanlarına birer çavuş da alarak, bir gece, kahramanca dövüşen birliklerimizin siperlerini terk edip düşman tarafına geçme alçaklığını gösterdiler. Bu hainlerin düşmana verdikleri bilgiler yüzünden Anafartalar cephesindeki çarpışmalar şiddetlendi ve binlerce Türk çocuğu şehit oldu.
Şamlı Lütfi’ye gelince: Harekât şube müdürü iken, ilk nöbetleri sırasında gösterdikleri kayıtsızlık sebebiyle, Tümen Kumandanı Mustafa Kemal, Binbaşı Şamlı Lütfi ve onun gibi Arap asıllı Binbaşı Mustafa’nın ellerine derhal ilmühaberlerini verip ordu emrine gönderdi. Bu ikisinin kayıtsızlığı cehaletlerinden ileri gelmiyordu, soylarının dürtüsüyle hareket ederek Türk’ün başarısına hizmet etmekten kaçınıyorlardı. Mustafa Kemal, bunun hemen farkına varmıştı.
Aradan zaman geçti. Cevat Abbas, Şamlı Lütfi’nin Suriye’deki 4. Ordu emrine verildiğini duydu. Bu ordunun kumandanı, aynı zamanda geniş yetkilere sahip Suriye valisi olan Cemal Paşa idi.
Şamli Lütfi, Türk ordusunun gerilerinde Arap isyanı hazırlayan kimselerle birlikte yakalandı ve idam edildi. ihanet cezasını bulmuştu.Arap’ta ihanet bitmez;
Araplar’ın Türk din kardeşlerine ihanetleri sadece bunlarla sınırlı değil tabi.
Malum bu millet Türkler’e ihanet ettiği kadar kendi milletine’de ihanet etmiş, dinini yok saymış, islam peygamberi Hz Muhammed’in mezarını yıkma kararı dahi alacak kadar alçalmışlardır.Yine Araplar’dan yana yazılan tarih kabul etmez belki ama Nasır’ın, Kıbrıs’ta Türk katliamı yapan yunan eoka’cılarına yaptığı yardımlar Henry Kissinger tarafından “diplomasi” adlı eserinde dile getirilmiş, modern zamanlara ait bir ihanet belgesi olarak hafızalarımızda yerini almıştır.
Şüphesiz ki hiç kimse araplar’ın “topyekün kanı bozuk ve hain bir millet olduğunu” iddia edemez.
Ama örnekler o kadar çok, tarihi gerçekler o kadar belgeli ki, arap milleti’ne sırf “din kardeşi” olduğumuzdan ötürü sevgi beslemek şehitlerimizin kemiklerini sızlatmak için yeterli bir neden.Tüm araplar ihanet etmedi.
Tabi ya, zaten tüm kürtler de pkk’lı değil…!! -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.