1969 CKMP Adana Kongresi Hakkında

Anasayfa Sözlük Türkçülük 1969 CKMP Adana Kongresi Hakkında

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #22292
    derebeyi35
    Katılımcı

    Milliyetçi Hareket Partisi, 9 Şubat’ta 48 yaşına giriyor. Yıldönümünü; referandumda evet diyecekler, hayır diyecekler ve kararsızlar arasında yaşanan kırıcı tartışmalar arasında geçiren MHP’nin cemaziyülevveli aslında CKMP’ye ve onun öncüllerine bağlanıyor olsa da, Alparslan Türkeş’in CKMP Genel Başkanı olduğu 1965 yılından itibaren bunu başlatmanın daha doğru olacağı kanaatindeyim.

    Partinin başına geçen ve yayınladığı “9 Işık” ile parti doktrinini oluşturan Türkeş’in, isim ve amblem değişikliği isteği 1969’dan önceye dayansa da 1968’e kadar bu konuda yapılmış net bir açıklama yoktur. “Dokuz Işık Partisi”, “Ulusal Birlik Partisi” ve “Milliyetçi Köylü Partisi” gibi isimler değerlendirilirken “Millî Hareket Partisi” ismi öne çıkmıştır.Bu ismi ilk kez 16 Ağustos 1968’de CKMP teşkilatını kurmak üzere Antalya’ya gelen Osman Yüksel Serdengeçti, Kasım ayında yapılacak kongrede partinin adının “Milli Hareket Partisi”, ambleminin de “üç hilal” olacağını belirterek açıklamıştır.

    Milli Hareket Partisi yerine Milliyetçi Hareket Partisi’nin tercih edilme sebebi olarak, “Millî” isminin kullanılması için Bakanlar Kurulu kararının gerekiyor olması gösterilse de partinin doktrini olan 9 Işık’tan biri olan Milliyetçilik ilkesine vurgu yapılması olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağı kanaatindeyim.

    Neticede Serdengeçti’nin belirttiği tarihte değil, 1969 yılının 8-9 Şubat tarihlerinde ve Adana’da bir kurultay toplanmasına karar verildi.

    Burada akıllara şu soru geliyor; kongre yeri neden Adana olarak seçildi?

    Bu soruyu Yavuz Selim Demirağ; “Neden Adana’da yapıldığını da bilmez çoğunluk. Parasızlık yüzünden. Devrin Adana İl Başkanı varlıklı bir esnaftır, dükkânındaki halıları spor salonunun zeminine serip, masrafları karşılayınca gerçekleşir kongre.” (1) sözleriyle değerlendirirken, Soner Yalçın ise “Adana’da toplanılmıştı; çünkü biliyorlardı ki Ankara, İstanbul gibi kentlerde parti çizgisinin değişmesine karşı çıkan güçlü bir “Türkçü” grup vardı” (2) sözleriyle izah ediyor.

    (Konu Soner Yalçın’a gelmişken, birkaç cümle yazmak gerekiyor. Soner Yalçın’ın “MHP’nin 40 Yıldır Bitmeyen Derdi” isimli yazısı, 1969 Kongresi hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin karşısına çıkan en popüler kaynak olarak göze çarpıyor. Fakat ne yazık ki Yalçın’ın makalesinin herhangi bir kaynakçası bulunmadığı gibi pek çok çarpıtmayı da içinde barındırmasıyla bir “bilgi kirliliği sağanağı” ortaya saçıyor. Kongre safhasının ilgili bölümlerinde bu konulara ve Yalçın’ın çarpıtmalarına cümle cümle değinilecektir.)

    6 Şubat 1969’da CKMP Adana İl Başkanı Faruk Akkülah, “Adana teşkilatı olarak partinin adının “Milli Hareket Partisi” ambleminin de üç hilal olarak değiştirilmesi için kongreye teklifte bulunacaklarını” bildirmiştir. Buradan, kongre safhasına gelinen dönemlerde dahi partinin ismi konusunda bir netliğin sağlanamadığı tespiti çıkarılabilir.

    Akkülah konuşmasının devamında kongrenin, yalın ayaklı komandoların katıldığı “milli hedefler yürüyüşü” ile başlayacağını ifade etmiş ve kendisinin “bizim parti çıplak ayaklı partidir” sözünü sembolize eden çıplak bir çift ayak resminin de döviz olarak taşınacağını söylemiştir.

    KONGREDE İLK GÜN: 8 ŞUBAT 1969

    Kongre günü gelip çatmıştır. Kuruköprü semtindeki parti binasından saat 09.45’te başlayan yürüyüşte, dokuz ışığı temsilen dokuz adet olan mavi gömlekli motosikletli ekip yer alır. Arkasından 43 kişilik Millî Türk Talebe Birliği’ne bağlı mehter takımı ve 500 komando onları takip eder. Komandolar son anda alınan bir kararla yürüyüşe, daha önce belirtildiği gibi çıplak ayakla değil ayakkabılı olarak katıldılar. Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, CKMP Genel Yönetim Kurulu Üyeleri ve 750 delegenin birçoğu bu heyetin en sonunda yer alırlar.

    Yürüyüşte sık sık “bozkurtlar geliyor, Başbuğ geliyor” sloganları atılmıştır. Taşınan dövizlerde ise şu sloganlar vardı:

    “Daha az köy, daha çok fabrika”

    “Tanrıdağı kadar Türk, Hiradağı kadar Müslümanız”

    Felsefemiz hareket… Hareket… Hareket…”

    “Kağnı temposundan füze temposuna”

    “Hayatımızın milli misakını istiyoruz”

    Kurultayın yapılacağı Adana Kapalı Spor Salonu’nda 16 Türk devletine ait olduğu ifade edilen bayraklar bulunmaktaydı. Salondakilerden bir kısmı “Türkeş Marşı” olarak da bilinen ve “ceddin deden”in ritmi ile söylenen:

    Güvendik biz sana Türkeş

    Sensin Alparslanlara eş

    Milletimin gözü yaşlı

    Kurtar onu Başbuğ Türkeş

    Marşını söylüyordu.

    Kongrenin açılış konuşmasını Alparslan Türkeş yapmıştır.

    “Ülkücü Türk gençleri, sevgili bozkurtlar” hitabıyla başlayan konuşma “Torosların eteğinde, güzel topraklar üzerinde tevekkün eden (sesini duyuran) irade yeni bir Ergenekon müjdeliyor.” girişi ile devam etmiş ve daha sonra dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik sistemler uzun uzun tahlil edilmiştir.

    Türkeş konuşmasına şu sözlerle devam eder:

    “Sevgili arkadaşlarım,

    Biz yeni bir ahlâk, yeni bir maneviyat, yeni bir iktisat davasını temsil ediyoruz. İçimizde Tanrı Dağı’ndan taşıdığımız Ergenekon setini eriten ateş, gönlümüzde zihnimizde Hira Dağı’ndan doğan güneşin ışığı var. Biz Müslüman Türk’ün öz nizamını, milli nizamı temsil eden milli hareketiz.

    İslam iman ve fazileti, Türklük şuur ve gururu, Türk harsı ile 21. yüzyıl medeniyeti feza, atom, elektronik çağının yeni Müslüman Türk medeniyeti; davamız budur. Bu gaye ile iktidara talibiz.

    Bu amaçla Türk milletini yeniden teşkilatlandırmaya, devleti yeniden kurmaya kararlıyız.”

    Türkeş, daha sonra sözü “komandolar” konusuna getirmiş ve şunları söylemiştir:

    “Aziz arkadaşlarım;

    Şimdi son aylarda çok konuşulan bir meseleye, gençlik hareketlerine de kısaca dokunacağım. Önce şunu belirteyim. Aşırı solu ve ortanın solunu tutan gazetelerin yazdıklarından hiçbirisi doğru değildir. Gençlerimizin saldırgan oldukları yolundaki iddialar yalandır, iftiradır.”

    Türkeş, uzun konuşmasını “olağanüstü kurultayımızın hayırlı, uğurlu olmasını” dileyerek bitirir.

    Kongrede ilk kavga divan başkanlığı seçimlerinde yaşanır. Yumruklaşmaya kadar giden kavgalar sonucunda divan başkanlığına CKMP İstanbul İl Başkanı Orhan Kaleli getirilir. Sekreterliklere aday gösterilmesi esnasında bir delege, başkanlık divanına hitaben:

    “Tarafsızlığınızdan şüphe ediyoruz. Ne biçim divan? Delegelere aday gösterme hakkı tanınmıyor” diye bağırır.

    İstanbul delegelerinden Bahattin Erman ise “yapılan oylama usülsüzdür” diyerek yapılanlara tepki göstermiştir.

    Yaşanan tartışmalar esnasında MHP Genel İdare Kurulu Üyesi Hüseyin Üzmez, kalabalığı yatıştırmak için şu sözleri söylemiştir:

    “Bu bizim için son şanstır. Bütün Türkiye’nin gözü bizim üzerimizdedir. Sayın başkanımız hastadır. Bu yüzden kavgaya son vermenizi istiyoruz”

    Uyarılara rağmen tartışmalar bazen kavga boyutunu alır. Yükselen ateş bir türlü dinmeyince başkanlık divanı kongreyi iki saat tatil etmek zorunda kalır. Parti taraftarları ile delegeler arasında çıkan kavgaya, bazı partililerin “delege olmayanların oy kullandığı” iddiası da eklenmiştir.

    Akşam, CKMP yürüyüşünün ismi yüzünden partililer arasında çıkan kavgada, gazeteler ve bir dönem partililerce kullanılan tabir ile 50 partili karakolluk olmuştur.

    KONGREDE İKİNCİ GÜN: 9 ŞUBAT 1969

    Kongrenin ikinci gününde çıkan İlk tartışma, hem o dönem komando diye tabir edilen ekipten hem de delege olan bir ismin “gençlik kollarına yapılan yardımın yetersiz olduğunu” söylemesi üzerine başlamıştır. Bu sırada bir başka komandonun “Niye, biz para mı alıyoruz” demesi üzerine devam etmiştir.

    Daha sonra bozkurtçular-hilalciler veya komandolar-ülkücüler olarak da tasniflenen, aslında Türkçü-ülkücü tasnifinin daha doğru olduğu iki grup arasında “hangi grubun temsilcisi önce konuşacak” tartışması ortaya çıkmıştır. Osman Yüksel Serdengeçti’den evvel Faik Baysal’ın konuşmasını isteyen grup ile diğer grubun arsında çıkan kavga sonrasında kürsüye Osman Yüksel çıkmıştır.

    Kürsüde konuşan Genel Yönetim Kurulu Üyesi Osman Yüksel Serdengeçti’nin konuşması sırasında partililer arasında bitmeyen tartışmalar daha da alevlenmiştir. Bunun üzerine Serdengeçti sinirlenerek:

    “İçimizde hilal düşmanları, din düşmanları var. Ben bundan sonra CKMP’de yokum” diyerek başındaki kalpağı fırlatmıştır.

    Bu sözlerle kürsüden inmek isteyen Serdengeçti’ye, diğer Yönetim Kurulu üyeleri engel olmuş ve uzun uğraşlar sonrasında onu tekrar kürsüye çıkarabilmiştir. Tekrar kürsüye çıkan Serdengeçti:

    “Ben bu memlekette Muhteşem Süleyman’dan Berbat Süleyman’a kadar Süleymanlar geçti, demiştim. Bütün buna rağmen Süleyman Demirel, Mecliste beni görünce hatırımı sorardı. Siz burada bu kadarcık müsamahayı göstermiyorsunuz” demiş ve şöyle devam etmişti.

    “52 yaşındayım. 100’ün yarısını geçtik. Kimseye serfüru etmedik (baş eğmedik). Ne hükümete, ne de Süleyman’a… Şimdi üç buçuk sergerde (elebaşı) bizi tahakküm etmek istiyor. Bizi ümmetçi olarak, gerici olarak göstermek istiyor”

    Uzun tartışmalar sonrasında nihayet seçim safhasına geçilmiş ve Alparslan Türkeş tekrar genel başkan seçilmiştir. Türkeş, Genel Başkan seçildikten sonra da bir konuşma yapmıştır. Kurultayda yaşanan tartışmalarla ilgili yorumu şöyledir:

    “Arkadaşlar, sırası gelmişken çok ehemmiyetli saydığım bir hususu işaret edeceğim, pek az olmakla birlikte, bazı kimselerin milliyetçilikle İslamiyet’i çatıştırmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Böyle bir tutum yanlıştır. Abestir, cahilliktir. Şuurlu bir şekilde yapılıyorsa ihanettir, nifaktır. Mücadele farklı, hatta birbirine düşman mefkûreler arasında olur. Hâlbuki Türklükle İslamiyet, bin yıldan beri aynı mukaddes potada kaynaşmış, etle tırnak misali ayrılması imkansız bir hâle gelmiştir.”

    “Partinin en yetkili ve sorumlu mevkiine layık gördüğünüz bir insan olarak, bir kere daha açıkça ilan ediyorum; milliyetçiliği reddeden bir dincilik anlayışı ve İslamiyet’e düşman bir milliyetçilik anlayışı bize yabancıdır, bizim dışımızdadır. Bu sakat görüşleri savunanlar bize mensup olduklarını ileri sürseler bile, bizimle bir ilgileri yoktur, bizden değildirler. Aziz Türk milletine ve savaşımıza katılan yiğit yürekli, mücahit ruhlu kardeşlerimize istirham ediyorum, nifak zamanı değildir; birlik günüdür.”

    Türkeş, partinin amblemi ile ilgili tartışmalarla ilgili olarak şu yorumu yapmıştır:

    “Ayrıca ve nihai olarak şunu belirteyim ki, motiflerde, sembollerde hayatiyet güç ve enerjisini kaybetmiş kalıplarda, mucize gücü yoktur. Türk İslam dünyasının utanç ve ıstırap veren perişan hâli önümüzdedir. Çağın hâkim medeniyetini temsil eden mağrur ve zalim kuvvetler, eski muhteşem medeniyet yurtlarında hüküm yürütmekte ve talihsiz ülkeleri zillet içinde tutmaktadır. Bu ülkeler çocuklarını, yurtlarını, varlıklarını korumak ve devam ettirmek için, bulacakları çare ve yol, ömrünü tamamlamış köhne kurumlara, tozlu küflenmiş motiflere şuursuzca sarılmak değil, hâkim medeniyetin üstünlük sebeplerine nüfuz ederek daha üstün bir hayat nizamı kurmak için çaba göstermektedir.”

    Konuşmasının son bölümünde de;

    “Millet hayatını yepyeni temeller üzerinde inşa ederken, milli nizam kurarken, insanı da yenileme, geçmişle ilgili kırgınlıkları silme kararında olmalıyız. Bu sebeple genel ve şümullü bir affı savunduk, savunuyoruz.”

    “Kuracağımız milli nizam, kendi öz değerimizin, Türk’ün yaratıcı dehasına göre evrensel aklın, bilimin kanunlarına uygun düşünüşü temin eden bir hayat tarzı olacaktır.”

    “Faşizme, Nazizm’e veya yabancı diğer bir sisteme özentiyi Türk milliyetçileri olarak reddederiz. Bu kabil özentiler dünün ve bugünün iktidarında görülmüştür. Ama milli nizamların yolu değildir.” İfadelerini kullanır.

    Türkeş konuşmasını “Büyük kudretli Türkiye’yi ayakta selamlıyorum, Tanrı Türk’ü korusun” sözleriyle bitirir.

    Kongrede kabul edilen yeni parti ismi ve Yılmaz Yalçıner’in çizdiği üç hilalli amblemin, vatandaşlar tarafından tanınmayacağı için 1969’da yapılacak seçimlerden sonra kullanılmasına karar verilmişse de daha sonra bu karardan vazgeçilmiştir. Amblemin üç hilal mi bozkurt mu olacağı konusu Genel Yönetim Kurulu’na bırakılmıştır.

    Partinin ilk belirlenen amblemi iç içe geçmiş üç hilal şeklindeydi. Bu tasarımı hazırlayan Yılmaz Yalçıner, bu amblemin hikâyesini şöyle anlatıyor:

    “Partinin amblemi teraziydi. Bunun ve partinin isminin değiştirilmesi söz konusuydu. Partinin ırkçı kanadı bozkurt olsun istiyordu. Biz muhafazakâr kanat bir dergi çıkartıyorduk adı Milli Hareket’ti. Biz partinin adının o derginin adı ve amblemi olsun istiyorduk. Benim çizdiğim amblem 3 hilalin bir uçtan birleştirilmiş şeklindeydi ve maalesef o günün şartlarında gamalı haçı andırıyordu. Bir gün Türkeş Albay’a gazeteciler “Bu sizin amblem gamalı haça benzemiyor mu” diye sordular. O da, “Evet ve ben yasakladım” dedi. Öyle deyince gündemden düşüverdi o amblem. O zaman ben Osmanlı’nın donanma bayrağının üç hilalini sundum. 1960 yılında değiştirilirken, partinin adı milli kelimesi kullanılamadığı için Milliyetçi Hareket Partisi oldu. Amblemi de Osmanlı’nın donanma bayrağı olan 3 hilal oldu. Gençlik kollarına da bozkurt işareti verilerek bir dengeleme sağlandı.” (3)

    Alparslan Türkeş, genel başkan seçildiği kurultay salonundan ayrılırken bir grup “kurtar bizi başbuğ” diye bağırıp ona Türk bayrağı uzatmıştır. Bayrağı açıp başına koyan Türkeş,

    “100 Milyonluk büyük Türkiye’yi hep birlikte kuracağız” cevabını vermiştir.

    Kongrede yaşanan tartışmalar esnasında Soner Yalçın’ın “Nihâl Atsız ekibi” diye tanımladığı grubun, Türkeş’e

    “Sen git güvendiğin Araplara biat et!”

    “Oy toplamak için Arap develere bin!”

    Dediği ve parti kimliklerini kürsüye doğru fırlatarak salondan çıktığına dair bir olayı, ismi geçen yazarın yazısı dışında hiçbir yerde görmediğimi ifade etmeliyim. Gruplar arası tartışmalarda böyle sözlerin söylenebileceği varsayılsa dahi, aynı yazıda geçen şu ifadeler var ki kaynak gösterilmesi elzem olmasına rağmen bundan kaçınıldığı görülüyor:

    “Nihal Atsız, gazetecilere şu açıklamayı yaptı:

    “MHP’de Allah, Tanrı’yı kovdu!””

    Gerek Her Devrin Menkûbu: Atsız (Aygan,2015) adlı kitabımı yazma sürecinde gerekse, CKMP kongresi için yaptığım bu araştırmada Atsız’ın herhangi bir gazeteye böyle bir ifade kullanarak açıklama yaptığına dair bir kupüre rastlamadım. Müddei Soner Yalçın’a ben ve bazı arkadaşların ısrarla sormalarına karşın bir yanıt verdiğini görmedim. Dolayısıyla Her Devrin Menkûbu’nda bu olayı anlatırken “Soner Yalçın böyle dediğini iddia etmiştir” diye özellikle belirtmek zorunda kaldım.

    Aslında Atsız’ın “Allah, Tanrı’yı kovdu” şeklinde bir ifadesi (başı sonu kırpılarak elde edilse de) vardır. Ancak iddia edildiği gibi 1969 yılında değil, 1940 yılındadır.. “Türk Edebiyatı Tarihi” adlı kitabındaki şu satırlar Atsız’ın kaleminden çıkmıştır:

    “Asıl büyük bozuluş bundan iki asır sonra oldu: Yeni bir Türk hakanı yine kumanda ile milletini İslamiyet’e sokarak Türklere yine medeniyet değiştirtince yeni din ve yeni medeniyetin sözleri Türk dilini bürüdü. Dilimize önce “Allah” girerek “Tanrı”yı kovdu. Arkasından “Muhammed” geldi. Sonra din dilinden olduğu için müsamaha ile karşılanan klişe halinde cümleler ve terkipler dilimize doldu.”

    Soner Yalçın’ın ifadesinden “Sanki Atsız da Adana Kongresi’ne gitmiş ve kongre çıkışında basına açıklama yapmış” gibi bir ifade çıkıyorsa da bunun da doğru olmadığı bilinmektedir.

    Yazıda “”Türkçüler Derneği” lağvedildi; “Milliyetçiler Derneği” kuruldu” şeklindeki ifade de yanlıştır. Bu kurumlar CKMP-MHP sürecinden bağımsız olarak seyreden dönüşümler yaşamışlardır ve 8-9 Şubat 1969’daki kongrenin zikredilen dernekler ile ilgisi yoktur.

    Bu bahsi kapatıp, kongreye dönüp dönemin tanıklarından Yaşar Okuyan’ın anılarına göz atalım:

    “1969’da Adana’da partinin kongresi oldu. O kongrede CMKP’nin ismi MHP’ye dönüştü ve çok büyük kavgalar yaşandı.

    Partideki gerçek ayrılık tam olarak yüzünü gösterdi. İkiye bölündük.

    Gençlerin önemli bir kısmı Nihal Atsız’ı destekliyordu. Atsız grubu, “Amblem bozkurt olsun” önerisinde ısrarcıydı. Biz yani Türkeş’i destekleyen genç ekip ise “üç hilal” olması için bastırıyorduk. Hatta bir ara “Gençlik kollarında, hilal içinde bir bozkurt amblemi kullanılsın” denildi. Kabul görmeyince gerilim tırmandı ve büyük kavgalar çıktı. Sopalarla birbirimize girdik, polis bile müdahale etmekte zorlandı. O gün Türkeş ekibi olarak seçimi kazandık. Partinin ismi MHP olarak değiştirildi. Amblem ise üç hilal oldu.” (4)

    24 Şubat 1969’da toplanan Genel İdare Kurulu, 25 Şubat’tan itibaren partinin adının Milliyetçi Hareket olarak değiştirilmesi kararını onamış ve resmî değişimi sağlamışlardır. Parti amblemi olarak üç hilal, gençlik amblemi olarak “hilalli bozkurt” kullanılması kararlaştırılmıştır.

    Alparslan Türkeş’in Genel Başkan seçilmesine ve parti isminin değişmesine tepki göstererek istifa eden bir grup CKMP’li, aynı isimle partiyi yeniden kurmak için mart ayında harekete geçmişlerse de başarısız olmuşlardır.

    SONUÇ

    CKMP’den MHP’ye geçiş kongresi olan bu kongre, bir düşüncenin kısmen tasfiyesi olarak da değerlendirilebilir. Ancak bugünkü Türkçülerde gözlenen “MHP’yi reddedip CKMP’ye özlem duyma” cereyanının içinin bir türlü doldurulamadığı da bir gerçektir. 8 Şubat öncesi ve sonrasında keskin bir söylem değişikliği yaşanmamıştır ancak politik seyre göre söylemlerde İslami tavır daha belirgin hâl almaya başlamıştır. Sonuçta 1965-1969 arası CKMP’nin genel başkanı ile 69’dan vefatına değin (siyasi yasaklar dışında) MÇP-MHP’nin genel başkanının aynı isim yani Alparslan Türkeş olduğunu unutmamak gerekir. Bölünmeler ve kırgınlıklar, 69 kongresinden ziyade 70’li yılların ilk beş yıllık dönemi içinde daha belirgin vaziyettedir ve belirli bir tarih bu sürecin miladı olarak kabul edilmemelidir.

    1.      http://www.yenicaggazetesi.com.tr/mhp-kongreleri-36906yy.htm

    2.      http://www.hurriyet.com.tr/mhp-nin-40-yildir-bitmeyen-derdi-8299240Yazıda kısım kısım tenkit edilmek için bu köşe yazısından alıntı yapılmıştır.

    3.      http://www.yenisafak.com/roportaj/iyi-ki-o-ucagi-kaciramadik-355983

    4.      Yaşar Okuyan, O Yıllar, Doğan Kitap

    Yararlanılan Kaynaklar:

    Metin Turhan, Alparslan Türkeş cilt:1, Panama

    Cumhuriyet Gazetesi Arşivi

    Milliyet Gazetesi Arşivi

    -Kaan Bahadır KÜÇÜKALCAN

    #26184
    derebeyi35
    Katılımcı

    Bu yazının sadece Atsızın kongerede olup olmadığı ve yaptığı açıklamaların yapılıp yapılmadığı kısmını paylaşacaktım ama faydası olur diye tamamını attım sürekli olmayan şeyler olmuş gibi gösteriliyo bunun önüne geçmek için okumalı araştırmalı ve paylaşarak yaymalıyız esen kalın .

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.