Şamanizm’de Ritüel Ölüm

Şamanizm’de ölüp yeniden dirilme, fiziksel dünyanın üzerinde akılla algılanamayacak sadece sezilebilecek bir dünyaya geçmektir. Bu yazıda elimizden geldiğince bu ölüp yeniden dirilme olgusu üzerinde duracağız.

“Ölüp dirilme, Şaman olmanın ana teması, ana hattıdır. Hiçbir Şaman ikinci kez doğmadan Şaman olamaz.” Şaman adayına verilen ilk mesaj Şaman hastalığıdır. Bundan sonra eğitimler başlar. Ardından ölüp yeniden dirilme ritüeli gerçekleştirilir. Ancak bu ritüeli reenkarnasyonla karıştırmamak gerekir. Çünkü Şaman kendi vücuduyla dirilir, başka bir vücutta değil.

Ritüel ölüm; Şaman adayının ilme vakıf olmasıdır, yani sırra ermesi. Daha açık söylemek gerekirse, sırları dışarıdaki insanlara kapalı olan Şamanlık kurumuna dahil olabilmek için ritüel ölümün gerçekleşmesi gerekir. Bu durum Şaman adayının bir alt aşamadan bir üst aşamaya ruhsal olarak geçişidir. Ritüel ölümde ölen, Şamanın vücudu değil ruhudur. Çünkü ruhlarla irtibata geçen, onlarla pazarlık yapan ve onları yönlendiren vücut değil ruhtur. Ancak buradaki açıklamalarımızdan, Şamanların toplumda –ilimleriyle ve yetenekleriyle– dışarıya kapalı bir sınıf teşkil ettiklerini düşünmek yanlış olacaktır. Çünkü bir Şaman, kamlık ettiği sürece bir Şaman’dır. Geri kalan zamanlarda o da toplumun bir ferdidir.

Şaman, ritüel ölümle “başlangıç zamanından beri mevcut olan ruhlar hakkında bilgi edinmiş, gizli bilgilerin kaynağını görmüştür. Bu bilgi kaynağı bilime kapalı; duygulara, sezgilere, ruhi yaşantılara açıktır. Bütün faaliyeti boyunca Şaman, edindiği kozmik bilgilerden yararlanır ve yönettiği ritüellerde toplumu kozmik kaynaklı bilgilerle tanıştırır.” Ritüel ölümden sonra Şaman, yeni bir statüye geçmiş, manevi dünyanın temsilcisi haline gelmiştir.

Ritüel ölüm, İslam dahilinde de kendine yer bulmuştur. Şöyle ki; sufilerin ölmezden evvel ölmek olgusu ve Alevi-Bektaşilerin “İki kez doğmayan hakkın sırrına erişemez” öğretisi buna delildir. Zaten tasavvufta “ölmeden önce ölmek” insan-ı kamil (olgun insan) olmanın gayesidir. Ölmeden önce ölmek veya başka bir deyişle varlık aleminde yok olmak içimizde bulunduğumuz maddi dünyadan çıkıp bambaşka bir aleme geçme durumudur. Zaten yukarıda da belirtildiği gibi tasavvufta insan-ı kamil olanlar, alemin sırlarına ulaşmış olup diğer insanların bilmediği hakikatlere erişirler. Kısaca onlar diğer ölümlülerden farklıdırlar.

Total
0
Shares
Comments 1
  1. Siteniziçokbeğendim,atalarımızileilgili yeni bilgileredindim,çokteşekkürler.

Bir cevap yazın
Önceki
İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık

İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık

  1) Toplum Yapısı İlk Türk devletlerinde toplumun yapısı, Orhun

Sonraki
İslam öncesi Türklerde kadının yeri

İslam öncesi Türklerde kadının yeri

Eski Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan, ailenin

İlginizi çekebilir