Ziya Gökalp ve Marksizm eleştirisi

Anasayfa Sözlük Fikir-Tespit Ziya Gökalp ve Marksizm eleştirisi

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #22425
    Tulpar1923
    Katılımcı

    ZİYA GÖKALP VE MARKSİZM ELEŞTİRİSİ

     

    Sosyoloji biliminde iki ekol belirleyici olmuştur. Marks’ın başını çektiği ve sınıflar arası çatışmayı baz alan ekol ve sınıflar arası işbirliğini baz alan Durkheim ekolü. Her iki ekol de toplumsal olayları açıklamaya çalışmıştır. Marks ve Durkheim de pozitivizmi temel alarak toplumu analiz etmeye çalışmıştır. Pozitivizmin etkisi ile toplumun da fen bilimlerinde kullanılan tekniklerle anlaşılabileceği görüşü ağırlık kazanır.

    Marks topluma ve tarihin akışına Tarihsel Maddecilik görüşünü kullanarak yaklaşır. Bu görüşe göre toplum iki kısımdan oluşur alt yapı ve üst yapı. Alt yapı tamamen ekonomi ve üretim tarzları ile ilişkilidir. Üst yapı ise geriye kalan her şeyden oluşur. Din, aile, kültür, sanat, devlet hepsi üst yapıya aittir. Diğer olaylar epifenomendir yani gölge olaylardır.

    “Demek ki Marks’a göre yalnız ekonomik olaylar gerçektir. Öteki toplumsal kurumlar, gerçek olmadıkları gibi, olay bile değildirler. Bunlar yalnızca ekonomik olayların sonuçları ve gölgeleridirler.”( Ziya Gökalp, 58).

    Durkheim ekolü Marks’ın görüşlerine tamamen karşı çıkar. Bu ekole göre toplum tıpkı bir insan vücuduna benzer. “Nasıl insanın sağlıklı bir şekilde hayatını sürdürebilmesi için tüm organların uyumlu şekilde çalışması gerekiyorsa bir toplumun ayakta kalması içinde tüm toplumsal sınıfların huzur içinde, işbirliği yaparak yaşaması gerekir” fikri Durkheim ekolüne hakimdir. Marks’ın düştüğü tarihsel materyalizmin ve ekonomik determinizm hatasına düşmeden toplumu etme temel hedeftir. Yani Marks’ın önerdiği gibi ekonominin diğer tüm toplumsal olayları belirlediği gerçeğine karşı çıkılır

    Türk Sosyolojisinin kurucusu olarak Ziya Gökalp Durkheim ekolünü benimser. Osmanlı İmparatorluğu ortaya çıkan Sanayi Devrimine ayak uyduramamış ve yıkılmıştır. Yeni kurulan Cumhuriyet Osmanlının yapamadığını veya yapmakta çok geç kaldığı sanayi hamlesini başlatmıştır. Gelişmiş bir ağır sanayi olmadığından ekonomi tarıma dayalıdır. İngiltere ‘de ve Fransa’da olduğu gibi açlık, sefalet ve hastalık içinde yığın olarak şehrin dışındaki gettolarda yaşayan ve günde 12-14 saat arası karın tokluğuna çalışan bir işçi sınıfı oluşmamıştır.

       “Marks’a göre , halk yalnız işçi sınıfıdır. Buna göre, işçi sınıfı diğer sınıfları ortadan kaldırmaya mecburdur. Halbuki halk toplum anlamında olduğundan , hukukça birbirine eşit olmayı benimseyen bütün sınıfların toplamı demektir”(Ziya Gökalp, 59).

    Cumhuriyet sınıf bilincinin olmadığı, çoğunluğunun köylü olduğu bir toplumu Osmanlıdan devralmıştır. Marks’ın analizlerinin temelini oluşturduğu alt-üst sınıf  çatışması yani burjuva-proleter çatışması kavramlarının o günkü topluma uyarlanması imkansızdı. Ziya Gökalp de bunun farkında olan bir toplumbilimci olarak bu sınıfsız ve sanayileşmemiş topumu ‘Türk Milleti’ kavramı altında birleştirdi. Dünya Savaşı, Düyun-u umumiye borçları yüzünden geri kalmış bir toplumun en son ihtiyacı olan şey iç çatışmalardı.

    Mesela Meşrutiyetten önce de yurdumuzda işçiler vardı. Fakat bu işçilerin ortak şuurunda biz işçi sınıfıyız düşüncesi yoktu”( Ziya Gökalp, 60).

    Ziya Gökalp Durkheim ekolünden esinlenerek hukuksal düzlemde eşit olan bireylerden ve sınıflardan oluşmuş bir toplumu öngörmüştür. Sınıflar arası çatışmadan ziyade sınıflar arası işbirliğinin toplumu ileri götüreceğine inanmıştır.

     

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.