Akkoyunlu Devleti

Anasayfa Sözlük Tarih Akkoyunlu Devleti

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #21241
    BilgeKam
    Katılımcı

    akkoyunlular ile ilgili görsel sonucu

     

    Akkoyunlular 14. yüzyılda kurulmuş bir Türkmen devletidir. Horasan’dan Fırat Irmağı’na ve Kafkas Dağları’ndan Umman Denizi’ne kadar uzanan topraklarda egemen olmuşlardır. Akkoyunlular Oğuzların Üçok kolunun Bayındır boyundan geliyordu. Karakoyunlular gibi, Doğu Anadolu’nun dağına, taşına, vadisine ve akarsu kenarlarına bu damgayı vuran Akkoyunlular, Yirmi dört Oğuz Boyundan biri olan Bayındırlılara mensuptular. Bundan dolayı “Bayındır Han Oğulları” veya “Bayındıriyye” olarak anılıp bir müddet de “Tur Aliler”de denilmiştir. Bayındırın, “daima nimetle dolu olan yer” anlamına geldiği kaydı vardır. Ülüşünün, (şölende koyun etinden aldığı payın yerinin) sol dirsekten parmak ucuna kadar olduğu belirtilmektedir. Ongunu ise Sungur kuşu (bir doğan türü) olup Peçenek, Çavundur ve Çepnilerle ortaktır.

    Bayındırlıların Büyük Selçuklu Devleti sultanı Alp Arslan’ın hükümdarlığı sırasında Bayındırlıların başında han olarak Orhan bulunuyordu. Bayındırlıların altıncı atası İdris Bey zamanında, Diyarbekir ve bazı kalelerin hâkimiyetleri ele geçirildi. Pehlivan Bey zamanında da Diyarbekir taraflarına hâkim olunmakla birlikte Azerbaycan’a doğru da bir genişleme oldu. Zira bu dönemde Bayındırlılar, Nahcivan’ın doğusundaki Alıncak kalesini hakimiyet altına aldılar. Kaynaklara göre, Pehlivan Bey, Hülagû Han’ın öncü birliklerinin komutanı olan Curmagun Noyan’la savaşarak onu yenilgiye uğrattı. Pehlivan Bey, buradan Anadolu içlerine doğru yönelerek Bizans hududunda gazalarda bulunduktan sonra ve Germiyan beyi Acem Şir’in oğlu ile birlikte Bursa’da Bizans ordusuyla yaptığı büyük bir savaşta Bizanslıları mağlup etti. Bir süre sonra Diyarbekir’de hayatını kaybetti.

    Pehlivan Bey’in ölümü üzerine ailenin başına, Tur Ali Bey geçti. O, değeri yüksek, bilge ve büyük bir emir idi. Emri altında yaklaşık 30 bin hane vardı. Anadolu hududundan Şam, Mısır, Cezayir ve Irak-ı Arap hududuna kadar yıllarca Diyarbekir’de serdarlık ve komutanlık yaptı. Tur Ali Bey, Mahmud Gazan Han’ın Şam seferine katılarak, bu savaşta büyük yararlılıklar gösterdi. Böylece Tur Ali Bey, genç yaşta büyük bir şöhret kazandı. Onun ününün etrafa yayılması, Bayındırlıların bundan sonra “Tur Alililer” olarak tanınmasını sağladı.

    Bundan sonra Bayındırlılar, İlhanlıların Diyar-ı Bekr ve Diyar-ı Rabia taraflarını idare eden Emir Sutay’ın hizmetinde bulunarak, Diyarbekir ve ile Musul arasına yerleştirildiler[8]. Daha sonra Bayındırlı beyleri gaza ucu olarak Trabzon’u seçerek burada fetihlerde bulundular. Daha sonra XIII. yuzyılın ilk yarısında, Erzurum havalisine kadar çıktıkları anlaşılan ve Trabzon kaynaklarında “Amid Turkleri”, “Amidliler” olarak adlandırılan Bayındırlılar, önce imparatoriçe İrene zamanında (1340), ikinci defa da imparatoriçe Anna zamanında (1341 yılı Ocak ayında) Trabzon topraklarına büyük akınlar yaptılar.

    Aynı yıl içinde ikinci defa Trabzon önlerine gelerek şehir üzerindeki tehditlerini devam ettirdiler. İmparator Michael zamanında (1343) yapılan akın ise, Trabzon’u yeniden dehşet içinde bıraktı. Bayındırlılar, Tur Ali Bey’in ölümünden sonra oğlu Kutlu Bey tarafından idare edildiler.

    Kutlu Bey döneminde İslam’a karşı koyma konusunda büyük gayret gösteren Trabzon ordusu, Karakoyunlu ulusunu oluşturan boylardan birisi olan Duharluların beyi Yusuf Duharî’yi öldürerek kabilesini ve askerlerini yağma ederek halkını esir aldı. Bunun üzerine Kutlu Bey, Trabzon Komnenoslarından intikam almak için ordusu ile birlikte Trabzon üzerine yürüyüp onları mağlup etti ve esir edilen -kendilerine Oltu vadisinde de rastlanan- Duharluları da kurtardı.

    Ardından da Trabzon İmparatorunun kızı Despina Hatun’u alarak geri döndü. Gerçekten de savaş gücü olmayan bir orduya sahip olan ve iç gailelerden başını kaldıramayan İmparator III. Aleksios, Bayındırlıların toprak, can ve mal kaybına sebep olan akınlarına karşı esaslı hiçbir başkaldırmada bulunamayarak, sonradan Trabzon için yegâne kurtuluş çaresi olarak kabul edilen bir önleme başvurdu. Bu önlem kendi kız kardeşi prenses Maria’yı Tur Ali Bey’in oğlu Fahreddin Kutlu Bey ile evlendirmesi idi. Böylece iki taraf arasında kurduğu akrabalık bağları sayesinde dostluk temin ederek bu yönden gelecek olan tehditleri önledi. Kutlu Bey’in gaza yaptığı bölgelerden birisi de Gürcistan’dı ki, buraya yaptığı akınlar sonucunda Atabekler yurdundan Ahıska Kalesi’ni ele geçirdi.

    Türkmen boylarından oluşan Akkoyunlular, 14. yüzyılda Diyarbakır yöresini yurt edindiler ve devlet kurmadan önce de bölgede etkili oldular. 1340’tan sonra Tur Ali Bey’in önderliğinde Anadolu, Suriye ve Irak içlerine akınlar düzenlediler. Trabzon İmparatorluğu topraklarını yağmaladılar. Trabzon imparatoru bu saldırılardan korunmak için kızını Tur Ali Bey’in oğlu Kutlu Bey’le evlendirdi.

    Akkoyunlu Devleti’nin kurucusu, Kutlu Bey’in küçük oğlu Kara Yülük Osman Bey’dir. 1398’de Kadı Burhaneddin’i yenerek öldüren Kara Yülük Osman Bey, daha sonra Memlûk sultanının hizmetine girdi. 1400’de Timur’un Anadolu’ya girişine destek verdi ve bu hizmetine karşılık Malatya’yı, 1402’de Ankara Savaşı’ndaki desteğine karşılık da Diyarbakır bölgesini aldı. 1403’te de Diyarbakır’da hükümdarlığını ilan etti. Osman Bey 1435’te Karakoyunlular’a karşı savaşırken öldü.

    Kara Yülük Osman Bey’in ölümünden sonra, oğulları arasında iktidar kavgası başladı ve Akkoyunlu Devleti eski gücünü yitirdi. Kara Yülük Osman Bey’in torunu Uzun Hasan, 1453’te Diyarbakır’ı ele geçirerek iktidar kavgalarına son verdi. Akkoyunlu Devleti’ni, sınırları doğuda Horasan’dan batıda Fırat Irmağı’na, kuzeyde Kafkaslar’dan güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanan bir imparatorluğa dönüştürdü. Karakoyunluları yenerek ortadan kaldırdı ve başkenti Diyarbakır’dan İran’daki Tebriz’e taşıdı.

    Sınırlarını genişletmesi ve bu denli güçlenmesi Uzun Hasan’ı Osmanlılar’la karşı karşıya getirdi. Akkoyunlular ile Osmanlılar arasındaki çatışmalar, Fatih Sultan Mehmed’in Trabzon İmparatorluğu üzerine yaptığı sefer sırasında başladı. Uzun Hasan da Trabzon imparatorunun kızıyla evliydi ve Osmanlı ordusunu durdurmak için Trabzon’a kuvvet gönderdi. Gedik Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu bu kuvvetlere yenildi. Fatih, 1461’de Trabzon’u aldıktan sonra Akkoyunluların üzerine sefere çıktı. Uzun Hasan 1473’teki Malatya savasinda kazanmasina ramen Otlukbeli Savaşı’nda Fatih karşısında ağır bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgiden sonra topraklarındaki siyasal ve askeri gücünü büyük ölçüde yitirdi. Fakat Uzun Hasan 1474-1478 yıllarında Gürcistana hücum etti. 1477’de Gürcü çarı VI. Baqrat’la yapılan anlaşmaya göre Tiflis de dahil olmakla doğu Gürcistan Akkoyunlu egemenliğine girdi. Uzun Hasan’ın 1478’de ölmesinden sonra oğulları arasında başlayan taht kavgaları Akkoyunlu Devleti’ni iyice zayıflattı. Hatta 1500 yılında tahtın 2 büyük varisi Murat’la Elvend ülkeyi iki yere parçaladilar.Kura’dan güneydeki topraklar,Karabağ, Kızılüzen nehrinden Diyarbakır’a kadar topraklar Elvend’e,Irak,Fars,Kirman’sa Murat’a kaldi. Sonunda Akkoyunlu Devleti, Safevi hükümdarı Şah İsmail tarafından 1507’de ortadan kaldırıldı

    Akkoyunlu ülkesi hükümdar ailesinin ortak mülkü sayılırdı. Hükümdarlar uluğ bey ya da han unvanıyla anılırdı. Akkoyunlu bey ve şehzadeleri, hükümdara bağlı kalmak koşuluyla, kendilerine bırakılan illeri yarı bağımsız olarak yönetirlerdi.

    Merkezi devlet işleri başkentteki Büyük Divan’da görüşülür ve karara bağlanırdı. Sahib denen vezirler, hanedandan büyük boyların beyleri ve kazasker Büyük Divan’ın doğal üyesiydiler. Bu divana bağlı Esraf Divanları ise çeşitli devlet işlerinin yürütülmesinden sorumluydu. Ayrıca illerde birer küçük divan bulunurdu. İllerde hukuk işlerine kadılar, din işlerine de müftüler bakardı. Uzun Hasan devlet yönetiminde ve askeri örgütlenmede Osmanlı sistemini örnek almıştı. Kasaba ve köylerden devşirilen piyade azapları, illerdeki beylerin emrinde toprağa bağlı tımarlı sipahiler ve göçer Türkmen boylarından toplanan atlı askerler, savaş zamanında orduyu oluştururdu. Hasan Padişah olarak da anılan Uzun Hasan, Hasan Padişah Kanunları adıyla bilinen, devlet yönetimiyle ilgili yasalar koymuştu.

    Akkoyunlu hükümdarları bilginleri ve sanatçıları korumuştur. Ali Kuşçu, Celaleddin Devvani ve İsa Savcı gibi bilginler, bu dönemde önemli yapıtlar vermişlerdir. Başta Diyarbakır ve Mardin olmak üzere Ahlat, Hasankeyf, Erzincan, Bayburt köyleri ve Hasankale’de Akkoyunlulardan birçok cami, türbe, medrese, kale, kale surları ve yazıt kalmıştır. Bunlardan Diyarbakır’daki Şeyh Matar ve Şeyh Safa camileri, Mardin’deki Sultan Kasım Medresesi ve Ahlat’taki Emir Bayındır Camisi ile kümbeti önemlidir. Müslüman olmadan önce koyun totemine bağlı olan Akkoyunlular, İslam dinini benimsedikten sonra da bu toteme bağlılıklarını sürdürerek bayraklarını ve mezar taşlarını koyun resimleriyle süslemişlerdir.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.